Son Dakika Haberleri
/
Homeros’un dünyaya geldiği şehir olan İzmir’in tarihsel serüveni günümüzde de devam etmektedir. Geçmiş ile günümüz arasında köprü görevi gören İzmir Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzeleri’nde 8 bin 500 yıllık serüvenleri ile konuklarını beklemekte.
Günümüzde İzmir geçmiş ile bağlarını koparmadan tüm tarihsel serüvenini müzeleri, tarihi kentleri ile aktaran bir konuma sahiptir. Ayrıca, Homeros’un doğduğu yer olması sebebiyle dünya tarihine, bilimsel gelişmelere zemin hazırlayan eser olan “İlyada ve Odysseia”nın da ortaya çıktığı topraklardır.
Aynı zamanda son birkaç yıldır gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda İzmir’in tarihinin Homeros’tan bile çok önce olduğu hatta İzmir’in tarihsel serüveninin 8 bin 500 yıldan daha eski olduğu tahmin edilmektedir.
Bu tarihsel serüvenin kalıntıları merak edenler, Konak’taki İzmir Arkeoloji Bölümü ile İzmir Fuarı’ndaki Kültürpark’taki “Tarih ve Sanat Müzesi”ni ziyaret ederek sanki tarihin içinde gibi hissedebilirler.
Bununla birlikte dünyada eşi benzeri olmayan eserlerin sunulduğu İzmir Arkeoloji Müzesi görülmeye değer olan ve görmeyenlerin en az Homeros’u tanımamış, eseri olan İlyada ve Odysseia’yı da okumamış kadar eksik hissedeceği noktalardan biridir.
İzmir Arkeoloji Müzesi içinde sergilenmekte olan eserler ziyaretçilerine günümüzden 8 bin 500 yıl kadar öncesine dair çok önemli kültürel bilgiler sunmaktadır. “Ege’nin İncisi” olarak anılan İzmir şehrinin kültür tarihi, prehistorik dönem dışında; Hititler, İonlar, Lidyalılar, Persler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılara kadar çok değişik halkların uygarlığına tanıklık etmiştir, bu dönemlere ait bıraktıkları eserlerin büyük bir bölümü şimdi İzmir Arkeoloji Müzesi ve Tarih Sanat Müzesi’nde ziyaret edilebilmektedir.
Arkeoloji Müzesi’nde Taş Eserler Salonu öncelikle ziyaret edilmesi gereken yerler arasındadır. Müze girişinden başlayarak devam eden bu salonda, kendinizi 2 bin 330 yıllık dinsel, mitsel ve sanatsal bir tarihin içerisinde bulabilirsiniz.
Taş Eserler Salonu’nda sergilenen eserlerin neredeyse hepsi mermer ve taş heykeltıraşlık eserlerinden oluşmaktadır. Bu salonda M.Ö. 330 -30 ve M.S. 395 Roma dönemlerine ait eserler ile karşılaşılabilmektedir.
Taş Eserler Salonu’nda, prehistorik döneme ait önemli bir külte sahip olan, Anadolu’nun ana tanrıçası Kybele’nin heykelcikleri ve adak stelleri, Roma dönemine ait eserlerle birlikte görülebilmektedir.
İkinci Kat
İkinci kattaki Ekrem Akurgal Seramik Salonu’nda, kronolojik sıraya göre düzenlenmiş, genelde kazılardan elde edilmiş olan prehistorik dönemden Bizans dönemine kadar olan eserler görülmektedir. Bu bölümdeki eserler genellikle antik dönem insanının günlük kullanımları olan mutfak kapları, Libasyon kapları, çeşitli delici, kesici aletler gibi geçmişteki insanların mutfak kültürleri hakkında ipucu veren eserlerden oluşmaktadır.
0 Yorum