Ressam Edvard Munch'un Hikayesi ve Çığlık Tablosu

Dışavurumcu ve canlı olan çığlık tablosu, şimdiye kadar yapılmış en ikonik sanat eserleri arasında yer alır. Bu tablo modern insanın kaygısını ele alır. Ekspresyonizm akımının ilk örneklerinden biri olan çığlık tablosu, popüler kültür üzerinde hemen hemen eşi benzeri olmayan bir etki yaratmıştır. Bu içeriğimizde ise ressam Edvard Munch’un hikayesini ve Çığlık sanat eserinin arkasındaki ilhamı öğrenebilirsiniz.

Ressam Edvard Munch'un Hikayesi

Edvard Munch, 1863’te Norveç’te doğdu. Yaşamı trajedilerle dolu olan Edvard Munch’un annesi o 5 yaşındayken tüberkülozdan öldü. Ardından kız kardeşi aynı hastalıktan öldü. Kız kardeşlerinden bir diğeri akıl hastalığı sebebi ile kuruma yatırıldı. Tek erkek kardeşi 30 yaşında zatürreden öldü. Edvard Munch, deliliğini babasından miras aldığını söyleyerek delilik tohumlarını mizaç olarak gergin ve takıntılı olarak tanımladığını eklemiştir.

1879’da Munch bir teknik koleje yazıldı. Ancak sanata olan ilgisinin mühendisliğe olan ilgisini gölgelediğini düşündükten sonra okulu bıraktı. 1881 yılında Kraliyet Sanat ve Tasarım Okulu’nda babasının ve komşularının eleştirilerini kulak arkası ederek çalışmalarına başladı. İlk kez 1883 yılında Karl Jensin-Hjell‘in bir portresini gösteren halka açık bir sergide sergilendi. Eleştirmenler bunu “aşırıya taşınan izlenimcilik” sanat trajedisi olarak nitelendirdi.

Edvard Hasta Çocuk (The Sick Child) tablosunu üretirken, kız kardeşinin ölümünden ilham aldı. Babasının ölümünden sonra 1889 yılında Fransa’ya döndü. Paris’te kaldığı süre zarfında üretken fakat sıkıntılı bir dönemden geçti. Frieze of Life adını verdiği pek çok resim yaptı. 1908 yılında özel bir sanatoryuma girdi. 1909’un bahar aylarında kendini kontrol etmesine rağmen, sanatsal yeteneği tam olarak düzgün hale gelmedi. Hayatının geri kalanını Ekely malikanesinde tecritte geçirdikten sonra 1944 yılında öldü.

Edvard Munch'un Çığlık Tablosu

Edvard Munch’un çığlık tablosu, karton üzerine yağlı, tempera ve pastel bir tablodur. 22 Ocak 1882 yılında iki arkadaşı ile yürürken çığlık tablosu adına ilhamını aşağıdaki gibi anlatır.

“İki arkadaşımla yoldu yürüyordum. Güneş batmak üzereydi. Bir anda gökyüzü kan kırmızısına döndü. Durdum, bitkin hissedip çite yaslandım. Mavi ve siyah fiyortun ve üzerinde kan ve ateşten diller vardı. Arkadaşlarım yürüdü. Orada endişeden titredim ve durmaya devam ettim. Doğanın içinden geçen sonsuz bir çığlık hissettim. Munch ardından konuyu şu şekilde açıklar: Doğanın içinden geçen bir çığlık hissettim, çığlığı duymuş gibi oldum. Dolayısıyla resmi boyadım. Bulutları gerçek kan olarak boyadım. Renk çığlık attı. Çığlık tablosuna dönüştü.