Son Dakika Haberleri
/
Modern tıp alanındaki başarılarıyla Türkiye'nin önde gelen hastaneleri arasında yer alan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Araştırma Uygulama Hastanesi bünyesinde kurulan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde kupa, hacamat, ozon gibi yöntemlerle tedavi hizmeti veriliyor.
Merkez Müdürü Prof. Dr. Figen Coşkun, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının her zaman talep gördüğünü, koronavirüs salgını ile talebin daha da yükseldiğini söyledi.
Sağlık Bakanlığının bu uygulamaların eğitimli kişilerce yapılması, uygun ortamlarda hizmet verilmesi gibi konularda düzenlemeler yaptığını anımsatan Coşkun, DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar'ın da desteğiyle üniversite bünyesinde GETAT'ın hizmete girdiğini ifade etti.
Coşkun, merkezde kupa, hacamatın yanı sıra kas ağrılarına yönelik eklem bağ dokusu içine ilaçların enjekte edilmesini içeren "proloterapi", cilt altındaki yapıların mikroenjeksiyon ile uyarılması yöntemiyle ağrıların giderilmesini, cilt sorunlarının giderilmesini sağlayan "mezoterapi" ve "ozon terapi" hizmetlerinin verildiğini aktardı.
Araştırmaya yönelik çalışmalarının önemine de vurgu yapan Coşkun, "Biz hastalarımıza hizmet veriyoruz ancak bu uygulamalar sırasında metabolik değişiklikleri araştırıp tıp literatürüne katkıda bulunmak istiyoruz. Geleneksel tıbbın bilimsel tarafını araştırmayı amaçlıyoruz. Bu bilgiler, araştırmalar ışığında Türk gelenekleri de sürdürmek en büyük hedeflerimizden biri." diye konuştu.
Merkezde kupa uygulaması da yapan Figen Coşkun, merkezdeki uygulamaların bazı merkezlerdeki gibi çok yüksek fiyatlara mal olmadığını, ayrıca hekimlere yönelik sertifikalı eğitimlerle uygulamaları yaygınlaştırmayı hedeflediklerini dile getirdi.
Coşkun, "Geleneksel veya tamamlayıcı bazı yöntemlerin merdiven altı uygulamaları çok tehlikeli olabilir. Biz hastaların özgeçmişlerini, olası hastalıklarını sorguluyoruz. Kanama bozukluğu olan bir hastada hacamat yapamazsınız. Biz hastaları hekim olarak değerlendiriyor ve hangi uygulamanın uygun olduğuna karar veriyoruz. Gebe veya süt veren hastalarda da her uygulama doğru değil. Burada çalışan tüm hekimlerimiz, anestezi, fizik tedavi gibi alanlarda profesörler, doçentlerden oluşuyor." dedi.
Prof. Dr. Figen Coşkun, vatandaşlara Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmış merkezlere ve sertifika sahibi kişilere başvurması gerektiği konusunda uyarıda bulundu.
Ozon Terapiye İlgi Büyük
Merkezde Müdür Yardımcılığı görevini üstlenen ve aynı zamanda ozon tedavisi uygulayan Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Doç. Dr. Hale Aksu Erdost, bağışıklık sistemini güçlendiren tedavilerin özellikle salgın döneminde büyük talep gördüğünü aktardı.
Saf oksijenden özel bir jeneratör vasıtasıyla elde edilen ozon gazının hastanın kendi kanı veya serum fizyolojik ile karıştırılarak ya da gaz halinde vücudun çeşitli bölgelerine verilmesi ile uygulanan ozon terapisinin antiviral, antibakteriyel ve antifungal özelliklerinden faydalandıklarını aktaran Erdost, "Uzun süren bir tedavi değil, yaklaşık 15 dakikalık bir işlem. Uygulama yeri ve sterilizasyon çok önemli. Uzman hekim kontrolünde olması ve acil durumlarda müdahalenin sağlanabileceği bir merkezde yapılması gerekli. Bu açıdan üniversite hastanesi çok uygun.” dedi.
“Bu uygulamada çok yüksek talep var.” diyen Erdost, “Koronavirüs üzerinde yeterli bilimsel çalışma yapılmasa da ozonun bağışıklık sistemini güçlendirdiğini biliyoruz. Malzeme fiyatından yola çıkarak ücretlendirme yapıyoruz. Bu nedenle ücretlerimizin de dışarıya göre daha uygun olduğunu söyleyebiliriz." ifadelerini kullandı.
Proloterapi uygulaması yapan GETAT Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Banu Dilek ise yumuşak dokunun onarım mekanizması üzerine çalıştıklarını aktararak, "Boyun, bel ağrıları, eklem kireçlenmeleri gibi birçok hastalıkta proloterapi ile çalışıyoruz. Çok uzun yıllardır uygulanan bir yöntem. Bilim dünyasında bu konudaki çalışmalar ve kanıta dayalı veriler atmış durumda. Tamamlayıcı bir arayış içinde olan eklem hastalarına, özellikle de 50-70 arası vatandaşlara hizmet veriyoruz." dedi.
0 Yorum